- 18:48Fas, 2025 yılına kadar uydu üzerinden internet hizmetlerini geliştirmek için “Starlink”e lisans vermeyi düşünüyor
- 18:16Ankara, İsrailli yetkililerin Batı Şeria'nın ilhakına ilişkin açıklamalarını kınadı
- 17:44Bir Fransız heyeti, stratejik sektörlerdeki yatırım fırsatlarını araştırmak üzere Fas Sahra'sını ziyaret etti
- 13:02Rapor: Coca-Cola ve Mars, gelişmekte olan pazarlarda sağlıksız gıdaları teşvik ediyor
- 10:25Bakü: Aziz Akhannouch, Fas heyetine COP29'da liderlik ediyor
- 09:55Fas tren tren üretim fabrikası projesini başlatıyor
- 09:30Amazon, çalışanlarının verilerini açığa çıkaran bir güvenlik ihlaline maruz kaldı
- 08:55Altın fiyatları doların güçlenmesiyle iki ayın en düşük seviyesine geriledi
- 08:03Erdoğan: İsrail'in hedefi iki devletli çözümü iptal etmek ve Filistin varlığını yok etmektir
Facebook’ta Bizi Takip Edin
Parlamenter ve paralel diplomasi: Sahra'nın ulusal davasını savunacak doğru sözcüleri seçmek
Fas'ın ulus markalaşması egemen bir sorundur, şaşmaz bir kararlılıkla parlamentoya getirilmesi gereken ulusal bir konudur. Fas'ın imajı yalnızca ekonomik başarıları veya yapılanma projeleri üzerine değil, aynı zamanda bölgesel meşruiyetini dünya çapında savunma ve geliştirme biçimi üzerine de inşa edilmiştir.
Majesteleri Kral Muhammed VI'nın yasama yılı açılışında Sahra sorunu gibi stratejik bir konuda bu kadar doğrudan ve net konuşması, beni ulus markalama kapsamında konuşmalarımızın gerçekliği üzerinde düşünmeye yöneltti.
Fas'ın önündeki zorluk yalnızca bölgesel meşruiyetini savunmak değil. Bu, tutarlı bir ulus markalaşmasına dayanan, farklı yetenekleri harekete geçiren, uluslararası meselelerle uyumlu bir strateji geliştirmeyi içerir.
Parlamenter ve paralel diplomaside, ulusal davamızın desteklenmesi, Fas'ı yetkinlikle, güzel sözlerle ve güvenilirlikle temsil edebilecek, dikkatle seçilmiş sözcüleri gerektirir. Parlamenter ve paralel diplomasideki her aktör, katı kriterler temelinde birbirinden ayrılmalıdır. Beceriler ve profiller yalnızca hedefe değil, aynı zamanda Krallığın diplomatik ilişkilerinin geliştiği uluslararası bağlama da uyarlanmalıdır.
Bu, ilgili ülkelerin niteliğine ve konumuna göre muhatapların ve hedef kitlelerin belirlenmesini içerir. Detaylı bir harita çizilmeli: Bir yanda davamızı kararlılıkla savunan ülkeler, diğer yanda tereddüt edenler ve son olarak da henüz ikna olmamış ülkeler. Her kategori farklı bir yaklaşımı gerektirir ve konuşmacılarımızın buna göre hazırlanması çok önemlidir.
Ancak ülkeler tek aktör değil. Uluslararası görüş ve politikaların geliştirilmesinde belirleyici rol oynayan çok sayıda kuruluş, düşünce kuruluşu ve etki grubu bulunmaktadır. Parlamenter diplomasinin, ulus markalama mantığında eylemlerini ve mesajlarını daha iyi hedeflemek için bu aktörlerin kesin bir haritasını oluşturması da zorunludur.
Ulus markalaşması artık basit, tek seferlik girişimler olamaz. Bu, tam teşekküllü bir parlamenter politika, mevcut tüm araçları harekete geçiren, iyi tanımlanmış bir çerçeve haline gelmelidir. Bu ulus markalama politikası kapsayıcı olmalı, parlamentomuzdaki genç-yaşlı, kadın-erkek tüm kategorilerden sözcüleri tanımlamalı, İngilizce, İspanyolca ve Fransızca gibi Arapça'nın yanı sıra çeşitli dillere de hakim olmalıdır.
Her dil bir medeniyete açılan kapıdır. Ve eğer diğerimizin dilini konuşmazsak onu etkilemeyi nasıl umabiliriz? Bir ülkenin kültürünü bilmeden onu anladığınız iddiasında nasıl bulunabilirsiniz? Sözcülerimizin dilsel ve kültürel becerilerinin çeşitliliğinin önemli bir diplomatik silah haline geldiği nokta burasıdır.
Parlamenter diplomasi bağlamında, genel olarak parlamentoda olduğu gibi, fiilin yadsınamaz bir gücü vardır. Bir konuşmacının kendisini ifade etme biçimi, tartışma kolaylığı, konuşmasını somutlaştırma biçimi; bunların hepsi çok önemlidir. Sağlam argümanlara sahip olmak yeterli değildir; bunları güçlü ve ikna edici bir şekilde ifade etmeyi de bilmelisiniz. Kelimenin inceliklerine hakim olan bir sözcü, fikirleri değiştirebilir.