- 14:35Vietnam, uydu interneti sağlamak için Starlink'in lisanslanmasını hızlandırıyor
- 13:52Trump'ın Yönlendirmeleri Karşısında Küresel Finans Sisteminin Geleceği
- 13:13Lavrov, Türkiye'ye Türk Akımı'na yönelik yeni Ukrayna saldırısını bildirdi
- 12:30Savunma sanayi devleri arasında Fas'a gelişmiş denizaltılar tedarik etmek için çılgınca bir yarış
- 11:54"YM Impression" gemisinde Fas'a doğru yola çıkan devasa bir kargo
- 11:20Faslıların %37'si yasal hale geldikten sonra kripto paralara yatırım yapmaya ilgi duyuyor
- 10:41Bourita: Arnavut bakanın Fas ziyareti, iki ülkenin ortaklıklarını güçlendirme arzusunu yansıtıyor
- 10:00Uruguay'ın yeni cumhurbaşkanı Yamandú Orsi: Büyük ekonomik zorluklar karşısında solun dönüşü
- 09:15Fas ve yeşil hidrojen: Küresel bir merkez olarak kendini kanıtlamayı başarabilecek mi?
Facebook’ta Bizi Takip Edin
Fas ve yeşil hidrojen: Küresel bir merkez olarak kendini kanıtlamayı başarabilecek mi?
Enerji dönüşümü yaşayan bir dünyada, sıklıkla “geleceğin petrolü” olarak adlandırılan yeşil hidrojen, sürdürülebilir bir enerji geleceği için olmazsa olmaz bir çözümü temsil ediyor. Ekolojik enerji çözümlerine yönelik arayış giderek daha acil hale gelirken, Fas, bol miktarda doğal kaynaklarından ve yeşil enerji için umut vadeden bir pazar olan Avrupa'ya yakınlığından yararlanarak, bu stratejik sektörde kendini kilit bir oyuncu olarak konumlandırmayı amaçlıyor.
Fas hükümeti, bu alandaki devasa yatırımlar ve iddialı projelerle desteklenerek, 2030 yılına kadar küresel yeşil hidrojen talebinin yüzde 4'ünden fazlasını karşılamayı hedefliyor. Ancak bu iyimser vizyonun önünde önemli engeller var. En karmaşık zorluklar arasında yüksek üretim maliyetleri, uygun altyapının kurulması gerekliliği ve büyük ölçüde büyük ekonomik güçlerin iklim politikalarından etkilenen küresel talepteki dalgalanmalar yer alıyor.
Araştırmacı Mounia Bousetta'nın da işaret ettiği gibi Fas, yeşil hidrojeni kalkınma stratejilerine entegre eden 40 ülkeden biri. 2020-2023 yılları arasında 190'dan fazla yatırım projesinin başlatıldığını, ancak bu projelerin yalnızca yüzde 7'sinin zamanında tamamlandığını, geri kalanının ertelendiğini veya iptal edildiğini belirtiyor. Bu gecikmenin büyük bir kısmı, güneş ve rüzgar teknolojilerindeki hızlı ilerlemelerin aksine, yeşil hidrojenin üretim maliyetlerindeki düşüşün yavaş olmasından kaynaklanıyor. Bu teknolojiler, önemli maliyet düşüşlerinden yararlanıyor.
ABD ve Çin gibi çeşitli karbonsuzlaştırma politikaları benimseyen büyük küresel ekonomilerin desteği, jeopolitik ve çevresel önceliklerin evrimine ilişkin belirsizlik nedeniyle durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Bu dinamik, Fas'ın görevini daha da zorlaştırıyor, çünkü stratejisinin başarısı büyük ölçüde yeşil hidrojen etrafında uzmanlaşmış limanlar, son nesil depolama sistemleri ve araştırma ve teknolojik inovasyona sürekli yatırımlar da dahil olmak üzere kapsamlı bir endüstrinin geliştirilmesine bağlı.
Fas makamlarının gösterdiği coşkuya rağmen bazı eleştiriler de ortaya çıkıyor. Özellikle Greenpeace adlı sivil toplum kuruluşunun hazırladığı raporda, birçok girişimin iç enerji talebini karşılamaya yönelik bir strateji yerine yeşil hidrojen ihracatına yöneldiği vurgulandı. Bu tercih, ulusal enerji ihtiyaçlarının önemini koruduğu bir ortamda, bu yaklaşımın uzun vadede ne kadar geçerli olduğu konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Peki soru şu: Fas, yeşil hidrojen sektöründe dünya lideri olma hedefini gerçekleştirmede başarılı olabilecek mi? Yoksa finansal ve teknolojik engeller bu stratejik hedefe doğru ilerlemesini yavaşlatacak mı? Ülkemizin bu alandaki geleceği belirsizliğini koruyor, ancak risklerin büyük olduğu ve uluslararası rekabetin giderek daha da sertleşeceği de yadsınamaz.
Yorumlar (0)