- 17:32Türkiye Dışişleri Bakanlığı Fidan'ın Şam'a geldiği yalanını yalanladı
- 17:17Anas Moussa: FIFA Dünya Kupası finalindeki ilk Faslı
- 17:012025 yılında yapay zekada beklenen en önemli trendler
- 16:31Fas ve Fransa işbirliğinde 'yeni bir altın çağ' yaşıyor
- 16:16Somali ve Etiyopya, Somaliland ihtilafını sona erdirme çabalarından dolayı Türkiye'yi takdir ediyor
- 15:45Gözetim altındaki özgürlük: Dijital çağda insan haklarının korunması
- 15:30OHB Venture Capital, Fas'ta büyük bir karbondioksit ayırma testinin finansmanını tamamladı
- 15:23Türkiye-İran ticaret hacmini 30 milyar dolara çıkarmayı hedefliyor: Bakan
- 14:45Tangier Med Limanı, ihracat ve ithalat trafiğinde rekor rakamlara ulaşıyor
Facebook’ta Bizi Takip Edin
Gözetim altındaki özgürlük: Dijital çağda insan haklarının korunması
Dijital çağda teknoloji yaşama, çalışma ve iletişim şeklimizi kökten değiştirdi. Ancak kişisel verilerin her yerde mevcut olduğu ve gözetimin bir norm haline geldiği bu aşırı bağlantılı dünyada çok önemli bir soru ortaya çıkıyor: Teknolojik gelişmeler karşısında insan hakları ve bireysel özgürlükler nasıl korunacak?
Yeni bir gözetim dönemi
Teknolojik ilerleme sağlık, eğitim, hareketlilik ve hatta kamu güvenliği gibi çok çeşitli alanlarda olağanüstü ilerlemelere olanak sağlamıştır. Ancak bu yeniliklerin bir bedeli var. Sosyal ağlar, bağlı cihazlar veya çevrimiçi işlemler aracılığıyla her gün üretilen veri hacmi devasa boyutlarda. Uzmanlara göre dünya çapında her gün 2,5 kentilyon bayttan fazla veri üretiliyor.
Güvenlik ve gizlilik arasındaki bulanık çizgi
Bir yandan hükümetler ve şirketler, güvenliği sağlamak ve hizmetleri iyileştirmek için veri toplamanın gerekli olduğunu söylüyor. Öte yandan, özellikle ifade özgürlüğü, özel hayatın korunması ve masumiyet karinesi başta olmak üzere bu gözetimin suiistimallerini kınayan sesler yükseliyor.
Facebook'un Cambridge Analytica ile olan skandalı gibi kişisel veri sızıntısı skandalları, veri koruma sistemindeki kusurları ortaya çıkardı. Özel hayatlarına yapılan bu müdahalenin farkında olan birçok İnternet kullanıcısı, daha fazla düzenleme ve koruma talep ediyor. Ancak birçok ülkede kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasalar hâlâ yetersiz, hatta yok.
Hükümetlerden ve şirketlerden gelen tehdit
Buna, vatandaşlarını izlemek için teknolojiyi kullanan bazı hükümetlerin katılımı da ekleniyor. Örneğin Çin'de sosyal kredi sistemi, yetkililerin bireylerin davranışlarını gerçek zamanlı olarak izlemesine ve onlara ayrıcalıklar tanımasına veya eylemlerine göre yaptırımlar uygulamasına olanak tanıyor. Bu tür kitlesel gözetim, sivil haklar ve kamu özgürlükleri açısından büyük endişelere yol açmaktadır.
Bazı ülkelerde yetkililer, bazen rızaları olmadan halka açık yerlerdeki kişileri tanımlamak için yüz tanıma teknolojilerini de kullanıyor. Bu teknolojiler teorik olarak güvenliği artırabilse de, özellikle azınlıklara karşı istismar ve ayrımcılık riskini de artırıyor.
Etkili düzenleme için çözümler
Bu potansiyel suiistimallerle karşı karşıya kalan BM ve Avrupa Birliği gibi birçok uluslararası kuruluş, dijital çağda insan haklarını korumaya yönelik düzenlemeler yapmaya başladı. Avrupa Birliği tarafından 2018 yılında kabul edilen Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR), kişisel verilerin toplanmasını ve kullanılmasını düzenleyen yasal bir çerçeve oluşturdu. Şirketlerin, verilerini toplamadan önce kullanıcılardan açık onay almalarını gerektirir ve onlara istedikleri zaman bu bilgilerin silinmesini talep etme hakkını verir.
Ancak bu tür düzenlemelerin uygulanması küresel ölçekte dengesiz olmaya devam ediyor. Avrupa gibi bölgeler kararlı önlemler alırken, özellikle Afrika ve Asya gibi bölgeler kişisel verilerin korunması konusunda hâlâ geride kalıyor. Bu nedenle, dijital hakların evrensel olarak korunmasını garanti altına almak için uluslararası çabalar gereklidir.
Vatandaşların ve işletmelerin rolü
Daha sıkı küresel düzenlemeleri beklerken sorumluluk yalnızca hükümetlere ait değil. Vatandaşların da verilerinin korunmasına ilişkin konularda bilinçlenmesi gerekiyor. Şifreleme araçlarını kullanmak, hassas bilgileri sosyal ağlarda paylaşmaktan kaçınmak ve hatta uygulamaların gizlilik ayarlarını kontrol etmek, riskleri sınırlamak için basit ama gerekli eylemlerdir.
İşletmelerin de kendilerine düşen bir rolü var. Yasal gerekliliklerin ötesinde şeffaflık ve sorumluluk kültürünü entegre etmeleri gerekiyor. Bu, etik veri yönetiminin sağlanması, kötüye kullanımın önlenmesi ve kullanıcıların temel haklarına saygı gösterilmesi anlamına gelir.
Dijital çağda insan haklarının korunması, etkili düzenleme ve vatandaşların ve işletmelerin katılımıyla yenilik ve güvenlik arasında bir denge kurmayı gerektirir. Bağlantılı bir dünyada bireysel özgürlükleri korumak için kolektif uyanıklık şarttır.