- 12:00Marakeşh, Dünya Tıbbi Destekli Üreme Teknolojileri Konferansı'nın 22. oturumuna ev sahipliği yapıyor
- 11:00Erdoğan: Ukrayna ihtilafı ne kadar uzun sürerse diplomasinin alanı da o kadar daralır
- 10:31Bir Türk şirketi Rusya giyim pazarındaki varlığını genişletiyor
- 12:00ABD seçimleri nedeniyle gelişmekte olan piyasaların gerilemesiyle Türk borsası yükseldi, lira sabit kaldı
- 11:32Türkiye-ABD ilişkilerinde temel konular: Yeni başkanın ele alması gereken politikalar
- 08:32Hükümet müttefiki MHP, PKK'nın Türk yetkililere teslim olması çağrısını yeniledi
- 16:03Tofaş, Stellantis anlaşmasıyla 2032'ye kadar 1 milyon araç üretmeyi hedefliyor
- 13:50Erdoğan Kırgızistan'a resmi ziyarette bulunuyor
- 10:30Erdoğan, Filistin sorununun adil çözümü için Türk birliğine çağrıda bulundu
Facebook’ta Bizi Takip Edin
Mısır-Somali ilişkilerinin Türkiye açısından etkileri
Türkiye-Mısır ilişkilerinin son dönemde normalleşmesi iki ülke arasında kayda değer gelişmelere yol açtı. Sisi'nin Türkiye'ye yapacağı ziyarette ikili ilişkilerin ve tüm bölgesel konuların kapsamlı bir şekilde ele alınması oldukça olasıdır. Bu bağlamda, Afrika Boynuzu'ndaki gerginlikler de dahil olmak üzere bölgesel konularda potansiyel iş birliği muhtemelen ele alınacaktır. Bu bağlamda, Somali en belirgin ülke olarak ortaya çıkmaktadır.
Türkiye, Afrika Boynuzu'ndaki Somali ile uzun yıllardır yakın bağlar sürdürüyor ve bu bağlar sadece Türkiye'nin bölgedeki etkisini artırmakla kalmıyor, aynı zamanda Somali'nin istikrar ve kalkınma süreçlerine de önemli ölçüde katkıda bulunuyor. Türkiye için Somali, önce Doğu Afrika'ya, sonra da Sahra Altı Afrika'ya açılan bir kapıdır. Bu nedenle Türkiye, uzun süredir devam eden kalkınma ve insani yardım projeleriyle Somali'deki varlığını sağlamlaştırmış ve bu da ülkenin bölgedeki etkisini artırmıştır. Ayrıca, Türkiye'nin Somali'deki askeri eğitim üssü ve diğer stratejik yatırımları ikili ilişkileri daha da güçlendirmiştir.
Son zamanlarda, Türkiye-Mısır ilişkilerinin gelişen dinamikleri, Libya ve Doğu Afrika ile ortaklığı öne çıkardı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 14 Şubat'ta Kahire'de Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sissi ile görüşmesinin ardından, Mısır'ın Afrika işlerinden sorumlu dışişleri bakan yardımcısının Türkiye'ye yaptığı ziyaret, iki ülke arasında Afrika'daki gelişmeler ve krizler konusunda hızlı bir işbirliğinin başladığını gösteriyor. Son birkaç ayda, Türkiye ve Mısır, Doğu Afrika'daki bölgesel politikalarda işbirliğine doğru adımlar atıyor.
AUSSOM, ATMIS'in yerini alıyor
Yakın gelecekte Somali'de önemli değişiklikler bekleniyor, çünkü Afrika Birliği Somali Misyonu (ATMIS) 31 Aralık 2024'te sona erecek ve yerini Afrika Birliği Somali Destek Misyonu (AUSSOM) alacak. Yeni aşamada AUSSOM kapsamında Mısır birliklerinin dahil edilmesi olasılığı hakkında tartışmalar devam ediyor. Ancak sosyal medyada çeşitli yanlış bilgilere rağmen Mısır'ın bu misyon kapsamında veya başka bir kapasitede Somali'ye asker konuşlandırdığına dair resmi bir açıklama yok. Daha da önemlisi, hem Mısır hem de Somali'nin bağımsız devletler olarak uluslararası ve ikili anlaşma çerçeveleri dahilinde iş birliği yapabileceğinin vurgulanması gerekiyor.
Bu bağlamda, 14 Ağustos 2024'te imzalanan Mısır-Somali Savunma Anlaşması'nın sinyali, El Sisi tarafından Ocak 2024'ün sonlarına doğru verildi. El Sisi'nin Kahire'de Somali Devlet Başkanı Hasan Şeyh Mahmud ile görüşmesinin ardından El Sisi'nin "Mısır, Somali'ye ve Somali'nin güvenliğine yönelik hiçbir tehdide izin vermeyecek" açıklaması, yakın zamanda imzalanan anlaşmanın temelini atan bir taahhüt olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, ATMIS'ten sonra Mısır'ın AUSSOM'a dahil olması konusu, Mısır ve Somali arasında önemli bir gündem maddesi haline geldi. Mısır, halihazırda Birleşmiş Milletler Orta Afrika Cumhuriyeti Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu (MINUSCA) kapsamında 990 askeri personel bulunduruyor ve ayrıca Birleşmiş Milletler Demokratik Kongo Cumhuriyeti İstikrar Misyonu (MONUSCO), Birleşmiş Milletler Güney Sudan Misyonu (UNMISS), Birleşmiş Milletler Batı Sahra Referandum Misyonu (MINURSO) ve Sudan ile Güney Sudan arasındaki tartışmalı Abyei bölgesi olan Abyei için Birleşmiş Milletler Geçici Güvenlik Gücü (UNISFA) kapsamında polis güçleri ve uzmanlar konuşlandırıyor.
Bu nedenle, Mısır'ın barışı koruma misyonlarındaki deneyimi ve Somali'deki barış ve istikrara potansiyel katkısı önemli bir gelişmeyi temsil ediyor. Anlaşmanın ardından, Mısır'dan Somali'ye 27 Ağustos 2024'te iki C-130 uçağıyla gönderilen askeri yardım malzemeleri, Mısır ve Somali arasında imzalanan savunma anlaşmasının bir parçası. Ayrıca, Afrika Boynuzu'ndaki devam eden gerginlikler arasında şu anda düşünülmese de, Mısır'ın gelecekte ATMIS'e sembolik bir katkıda bulunması şaşırtıcı olmazdı.
Türkiye, Somali'nin istikrarını, kalkınmasını ve barışını uzun zamandır desteklemektedir ve Somali halkının ve devletinin güvenliğini, ekonomisini ve toplumsal yapısını destekleyen her ülkeye karşı ahlaki temelli ve olumlu tutumlara sahiptir. Bu bağlamda, bu hedefi paylaşan her ülkenin sağladığı destek Türkiye tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Ancak, ülkenin Somali'ye katkıları diğer aktörlerle karşılaştırıldığında benzersizdir. Dahası, yakın gelecekte herhangi bir aktörün Türkiye'nin Somali'deki mevcut konumunun yerini alması olası görünmemektedir. Ankara'nın Somali'deki barış çabalarına yaklaşımı, Somali'nin egemenliğine saygı, içişlerine karışmama, uluslararası işbirliklerini destekleme ve Somali'nin kendi kararlarını alma kapasitesini artırma temeline dayanmaktadır. Türkiye, Somali'de barış ve istikrarı sağlamak için tüm bölgesel ve küresel aktörlerin uyumlu bir şekilde çalışmasının önemini sürekli olarak vurgulamaktadır. Bu nedenle, Ankara için endişe verici bir durum bulunmamaktadır.
Somali, Türkiye'nin Doğu Afrika'da derin stratejik bağları olan bir ülkedir. Bu arada Mısır, Türkiye'nin kıtadaki en önemli ekonomik ortaklarından biri ve Afrika'nın çeşitli bölgelerinde varlığı olan önemli bir bölgesel aktördür. Bu bağlamda, birden fazla konuda iş birliği mümkündür. İki ülkenin Somali'nin toprak bütünlüğü ve istikrarı konusunda benzer görüşlere sahip olduğu bilinmektedir.
Ancak bölgesel aktörler bazen Etiyopya ve Mısır arasındaki Nil su paylaşımı ve baraj anlaşmazlıklarıyla ilgili tartışmalı konuların Somali üzerinden çözülmesi konusunda çekinceler dile getiriyor. Bu bağlamda, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın (GERD) bir sonraki aşamasının doldurulmasıyla ilgili duyurusunun ardından, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne yazdığı mektupta iki ülke arasındaki müzakerelerin tamamen çöktüğünü belirtti. Bu durum dolaylı olarak iki ülke arasındaki artan gerginliği ifade ediyor ve vekalet çatışmaları riskini artırıyor.
Bu bağlamda, Mısır'ın Somali'deki varlığı muhtemelen Etiyopya'nın güvenliğini ve siyasi hesaplarını etkileyecektir. Somali ile 1.650 kilometrelik (1.025 mil) bir sınırı paylaşan bir ülke olarak Etiyopya, Somali'deki gelişmeleri yakından takip etmektedir. Mısır'ın Somali ile artan ortaklığı, Etiyopya tarafından büyük ihtimalle bir tehdit olarak algılanmaktadır, çünkü bu durum Etiyopya'nın Kızıldeniz ve Bab el-Mandeb Boğazı'ndaki stratejik çıkarlarını zayıflatabilir. GERD ve Mısır'ın Somali üzerinden Etiyopya'ya karşı olası stratejisi konusunda artan gerginlik, Doğu Afrika'da istikrarsızlık riskini artırmaktadır. Sonuç olarak, Etiyopya, Mısır'ın Somali'deki varlığını dengelemek için adımlar atabilir.
Tersine, zıt perspektiften bakıldığında durum Mısır için çeşitli tehditler de oluşturmaktadır. Kızıldeniz ve dolayısıyla Süveyş Kanalı ve Bab el-Mandeb Boğazı Mısır için hayati öneme sahiptir. Ek olarak, Nil Nehri Mısır'ın ekonomik güvenliği için başka kritik öneme sahiptir. Bu nedenle, Etiyopya'nın Kızıldeniz'deki artan jeopolitik etkisi Mısır tarafından bir tehdit olarak algılanmaktadır.
Bu nedenle, Mısır ile Etiyopya arasındaki gerginliğin Somali üzerinden daha geniş bir çatışmaya dönüşmesini önlemek için dikkatli ve çok yönlü bir diplomasiye ihtiyaç duyulmaktadır. Böyle bir krizin Türkiye'yi ve birçok küresel ve bölgesel aktörü ilgilendirip ilgilendirmeyeceğini sorgulamak önemlidir. Doğu Afrika'daki artan gerginliklerden kaynaklanan çatışma potansiyeli, El Şebab'ın etkisini genişletmesi için fırsatlar sunabilir.
Bu ikili çekişmenin ötesine geçerek, Mısır'ın Somali'ye barış gücü konuşlandırması gerçekten Somali'nin istikrarını destekliyorsa, bunun Türkiye için endişe kaynağı olmayacağı söylenebilir. Ancak, Mısır Somali'yi Etiyopya'ya karşı bir kaldıraç olarak kullanırsa ve özellikle Etiyopya'ya karşı bir strateji yoluyla sadece jeopolitik çıkarlarına dayanarak hareket ederse, bu farklı bir senaryo ortaya çıkaracaktır. Ayrıca, Mısır ve Etiyopya arasındaki mücadeleden kaynaklanan Somali'deki herhangi bir istikrarsızlık Türkiye'nin tercih etmeyeceği bir senaryodur. Bu nedenle, Türkiye bölgedeki artan gerginlikleri azaltan politikalar izlemeli ve bölgesel istikrarı ve Türkiye'nin Afrika Boynuzu'ndaki stratejik hedeflerini korumak için tüm taraflarla dengeli ilişkiler sürdürmelidir. Sonuç olarak, Türkiye'nin köklü devlet geleneğiyle tedirgin olmaktan ziyade, bu süreçte istikrarı destekleyen bilinçli ve proaktif bir diplomasi yürütmeye devam edeceği öngörülmektedir.