- 15:00“Nvidia” tarihte piyasa değeri 3,6 trilyon doları aşan ilk şirket oldu
- 14:32LG, Fas'ta çevrimiçi mağaza açıyor
- 14:00M-AUTOMOTIV, JAC Motors ile stratejik ortaklık yoluyla Fas'taki otomobil pazarını güçlendiriyor
- 12:00Marakeşh, Dünya Tıbbi Destekli Üreme Teknolojileri Konferansı'nın 22. oturumuna ev sahipliği yapıyor
- 11:00Erdoğan: Ukrayna ihtilafı ne kadar uzun sürerse diplomasinin alanı da o kadar daralır
- 10:00Süper akıllı biyobilgisayarlar yaratmak için beyin hücrelerini yapay zekayla birleştirmek
- 09:30Fas Sahra'sının tanınmasının mimarı, Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın portföyünü elinde tutmak üzere atandı
- 09:01Bir can simidi...Trump'ın zaferi Google'ı parçalanma tehlikesinden kurtarabilir
- 08:30Fas'ta arkeoloji turizminin ulusal kültürel kimliğin geliştirilmesine katkısı
Facebook’ta Bizi Takip Edin
Türkiye-ABD ilişkilerinde temel konular: Yeni başkanın ele alması gereken politikalar
Amerikan halkı 5 Kasım'da bir sonraki başkanını seçmek için oy kullandı. Eski bir başkanın yeniden aday olması ve mevcut bir başkanın ön seçimlere katılmayan bir başkan yardımcısıyla değiştirilmek üzere çekilmesi gibi önemli gelişmelerle işaretlenen seçim süreci artık sona erdi.
Bu sadece ABD'yi ilgilendiren bir seçim olsa da, ülkenin küresel sistemdeki rolü, ekonomik ve askeri gücü, bir sonraki ABD başkanının izleyeceği politikalar konusunda dünya çapında endişe konusu haline getiriyor. Bu nedenle yeni başkanın kim olacağı ve nasıl politikalar izleyeceği Türkiye tarafından yakından takip ediliyor. Her ülke gibi Türkiye'nin de yeni başkandan belirli beklentileri olduğu ve bu beklentilerin karşılanıp karşılanmayacağına göre bir tutum belirleyeceği kesin.
Şimdi, Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren konulardan başlayarak bazı konulara değineceğim ve yeni ABD başkanının Türkiye yararına nasıl politikalar izlemesi gerektiğini anlatmaya çalışacağım.
CAATSA ve F-35 programı
Türkiye'ye, S-400 hava savunma sistemlerinin F-35 savaş uçaklarının gizli kodlarına erişebileceği gibi tamamen saçma bir gerekçeyle, özellikle Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası (CAATSA) kapsamında askeri yaptırımlar uygulanması sorunlardan biridir. Türkiye, tüm çabalarına rağmen NATO üyesi ülkelerden hava savunma sistemleri temin edemediği için Rusya'dan S-400 sistemleri almak zorunda kalmıştır. Bu kararla bağlantılı olarak Türkiye'nin kurucu ortağı olduğu F-35 programından çıkarılması da ittifakla bağdaşmamaktadır. Ayrıca Türkiye, S-400'lerin F-35'lerin gizli kodlarına erişemeyeceği güvencesini vermiş ve konuyu teknik olarak incelemek üzere ABD ile ortak bir komisyon kurmayı teklif etmiştir. Ancak CAATSA kararının teknik olmaktan ziyade siyasi bir tercih olması nedeniyle Türkiye'nin önerisi kabul edilmemiştir. Bu nedenle yeni seçilen ABD Başkanı, Türkiye aleyhine verilen haksız CAATSA kararını bozmalı ve Türkiye'yi F-35 programına geri davet ederek, bedeli ödenen uçakları teslim etmelidir.
FETÖ terör örgütü
Gülen Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki başarısız darbe girişiminin arkasında olduğu artık yadsınamaz bir gerçektir. Türkiye, ABD Adalet Bakanlığı'na, artık hayatta olmayan FETÖ lideri Fethullah Gülen'in ve darbe girişiminden sorumlu olduğunu tespit ettiği örgüt mensuplarının iadesini talep eden kapsamlı bir dosya gönderdi. Ancak ABD yönetimi, 251 kişinin ölümüne ve 2.700 kişinin yaralanmasına neden olan bu terör örgütünün liderinin iadesini reddetti.
Bu nedenle, yeni ABD başkanının Türkiye'deki anayasal düzeni devirmeyi amaçlayan bir terör örgütünü desteklemeye devam etmesi kabul edilemez. Gülen ölümünden önce iade edilmemiş olsa da, Türkiye'nin talep ettiği diğer teröristlerin iadesi ve örgütün ABD'den çıkarılması, Türk-Amerikan ilişkilerinin iyileştirilmesinde iyi bir başlangıç olacaktır.
Akdeniz'de askeri yığınak
ABD, NATO üyesi Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunlarda daha önce dengeleyici bir rol üstlenirken, özellikle Biden'ın göreve gelmesinden sonra bu yaklaşımından uzaklaşmış ve Yunanistan'ı açıkça desteklemeye başlamıştır. Yunanistan'daki askeri yığınağın şimdiye kadar Rusya'ya karşı kullanılmadığı düşünüldüğünde, yeni ABD başkanının Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliği artırma potansiyeli olan mevcut politikadan vazgeçmesi çok yerinde olacaktır. Çünkü Yunanistan, ABD'nin desteğiyle, uluslararası hukuku ihlal ederek bu yığınağı adaları silahlandırmak için kullanıyor.
ABD'nin Doğu Akdeniz Gaz Boru Hattı projesine desteğini çektiği 2022 yılı başından itibaren Doğu Akdeniz politikası Türkiye'nin tezleriyle uyumlu hale gelmiştir. Yunanistan'ın tek taraflı olarak önerdiği Sevilla haritası bile ABD tarafından kabul görmemektedir. Buna rağmen ABD, 1974'ten bu yana Kıbrıslı Rumlara uygulanan silah ambargosunu kaldırmış ve onlarla askeri anlaşmalar imzalamıştır. ABD bunu yaparken Kıbrıslı Rumları adanın tek temsilcisi olarak gördüğünü açıkça ortaya koymuş ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) yok saymıştır.
Bu nedenle, yeni ABD başkanının hem Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının kıyı devletleri tarafından paylaşılması hem de Kıbrıs'ta iki devletli çözüm konusunda daha rasyonel davranması yerinde olacaktır. Ayrıca Washington, Kıbrıs Rum tarafının tezlerini desteklemek yerine, uluslararası hukuka uygun adil çözümleri desteklemelidir.
Suriye iç savaşı ve PKK
ABD, Suriye iç savaşında başlangıçta Türkiye ile aynı safta yer alırken, 2013'ten bu yana Türkiye'nin pozisyonundan uzaklaşmış ve Türkiye'yi İsrail'in önerisiyle baş başa bırakmıştır. Hatta sözde DEAŞ tehdidinin ortadan kaldırılmasında Türkiye ile değil, PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG ile işbirliği yapmış ve bu da örgütün kuzey Suriye'de toprak hakimiyetini sağlamıştır. Türkiye'nin tüm uyarılarına rağmen ABD, PKK/YPG terör örgütünü desteklemeye devam etmekte ve hatta askeri ambargolar ve örtülü tehditlerle Türkiye'nin sınır ötesi operasyonlarını engellemeye çalışmaktadır. Yeni ABD başkanının Türkiye'nin Suriye'deki durum ve PKK/YPG konusundaki uyarılarını dinlemesi ve NATO müttefiki Türkiye için varoluşsal bir tehdit olan güneyde terör devleti kurma senaryosundan vazgeçmesi elzem görünmektedir.
Rusya-Ukrayna savaşı
Üçüncü yılına yaklaşan Rusya-Ukrayna savaşı, NATO'yu konsolide etme, Avrupa Birliği'ni daha bağımlı hale getirme ve Rusya'yı zayıflatma açısından ABD için başarılı bir hamle gibi görünse de, bu noktada hem savaşan taraflar hem de savaşı askeri ve ekonomik olarak destekleyen taraflar için yorucu hale geldi. Bu nedenle, savaşın daha fazla uzamasının bu kazanımların kaybedilmesine yol açabileceği akılda tutulmalıdır.
Savaşın başlangıcından bu yana Türkiye her iki tarafla da temas halinde olmuş ve olası bir ateşkes için büyük çaba sarf etmiştir. Türkiye her iki tarafla da yoğun ekonomik ilişkilere sahip olup, Ukrayna'da tarımsal üretimin durdurulması ve Rusya'ya uygulanan yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik kayıplar yaşamıştır. Bu nedenle Türkiye savaşın bitmesini en çok isteyen ülkelerden biridir. Dolayısıyla yeni ABD başkanı Rusya-Ukrayna savaşını bitirmek için bir adım atarsa, bundan en çok memnun olacak ülke Türkiye olacaktır.
İsrail-Filistin çatışması
ABD, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'ye yönelik devam eden saldırılarından ve işlediği soykırım suçlarından şüphesiz en sorumlu ülkedir. Çünkü ABD, İsrail'e açık çek vermeseydi ve arkasında durmasaydı, İsrail bu kadar ileri gidemezdi. Bu nedenle, yeni ABD başkanının bu konudaki tutumu Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceği açısından kritik olacaktır. ABD'nin iki devletli çözüm planına sadık kalması ve bunu mümkün kılmak için İsrail'i dizginlemesi de hayati önem taşımaktadır. İsrail-Filistin çatışması bölgedeki istikrarsızlığın kökenindedir ve bu çözülene kadar bölgede barış olamaz. Yeni ABD başkanı İsrail'e topraklarının genişletilmesi de dahil olmak üzere istediği her şeyi verirse, Türk-Amerikan ilişkileri düzelemez ve gelişemez, bölgede barış ve istikrar sağlanamaz.
ABD'nin İran'a yönelik politikası
İran'daki gelişmeler Türkiye'yi hem komşu hem de büyük bir enerji tedarikçisi olarak yakından ilgilendiriyor. Türkiye, ABD veya başka bir ülkenin yaptırımlarına maruz kalmadan İran ile uzun süredir devam eden ilişkilerini sürdürmek istiyor. Ancak ABD yönetiminin özellikle İsrail'in güvenliği gerekçesiyle İran'a uyguladığı baskı ve yaptırımlar bizi derinden etkiledi. Ayrıca İsrail'in ABD'yi İran'la savaştırarak İran'ın çökmesini veya en azından rejim değişikliğini sağlamaya çalıştığını görüyoruz. Böyle bir savaşın Türkiye'yi de olumsuz etkileyeceği kesin. Dolayısıyla İran'ın uluslararası sisteme entegrasyonu için yeni ABD başkanının İsrail'in tuzağına düşmeden İran ile tekrar bir nükleer anlaşma imzalaması şart. Böyle bir durumda Türkiye, kendisine karşı açılan hukuka aykırı ve asılsız davalardan kurtulacak ve İran ile ekonomik ilişkilerini tekrar geliştirebilecektir.
Kim seçilirse seçilsin...
Bunlar yeni seçilen ABD başkanının Türkiye için yararlı mı zararlı mı olacağını belirleyecek temel konulardır. Hangi partiden olursa olsun, başkan kim olursa olsun, yukarıda sıralanan konuların çoğunda Türkiye'nin çıkarları lehine bir pozisyon alırsa, Türkiye için iyi olacağını gösterecektir. Ancak bu konuda en kritik konuların ABD'nin FETÖ ve PKK terör örgütlerine verdiği desteğin son bulması, güneyimizde terör devleti kurma planından vazgeçilmesi, Suriye ve Irak'taki askeri varlığın sona erdirilmesi, CAATSA'nın kaldırılması ve Yunanistan ile Rum Kesimi'nin Türkiye'ye karşı kışkırtılmaması olduğunu söylemek mümkündür. Yeni seçilen ABD başkanı bu konularda Türkiye'nin istekleri doğrultusunda bir pozisyon alırsa, o zaman bu başkanın Türkiye için iyi olduğunu söyleyebiliriz. Aksi takdirde kim seçilirse seçilsin, bu kişinin Türkiye için yararlı olduğu veya olacağı söylenemez.