- 15:00Facebook, içerik oluşturucularının hikaye görüntülemelerinden para kazanmalarına olanak sağlıyor
- 14:00Elon Musk, Starship'i 2026'da Mars'a fırlatma planlarını duyurdu
- 13:15Ticari Gümrükler: Ceuta, Fas'tan ilk inşaat malzemesi sevkiyatını almaya hazırlanıyor
- 12:30Milli Savunma Bakanı, PKK'nın kayıtsız şartsız kendini feshetmesi çağrısında bulundu.
- 11:45Fas, Fransa ve Brezilya, uyuşturucuların çevreye etkisi konusunda BM'de yeni bir yetki kabul etti
- 11:05Fas'taki Rus yatırımları: Moskova ve Rabat arasındaki ekonomik iş birliğine yeni bir ivme
- 10:35Trump, Yemen'deki Husilere karşı kararlı bir askeri saldırı emri verdi
- 09:55Trump, sınır dışı işlemlerini hızlandırmak için 1798 tarihli "Uzaylı Düşmanlar" Yasasını yürürlüğe koydu
- 09:15Arap Birliği İslam Nefretine Karşı Mücadele İçin Uluslararası Kongre Duyurdu
Facebook’ta Bizi Takip Edin
Afrika, stratejik mineraller için küresel rekabetin merkezinde
Afrika, enerji ve dijital dönüşüm teknolojilerinin geliştirilmesi açısından hayati önem taşıyan stratejik mineraller için küresel rekabetin merkezi haline geliyor. Kıtanın özellikle pil üretimi ve yenilenebilir enerji sektöründe ihtiyaç duyulan lityum, kobalt ve diğer mineraller bakımından sahip olduğu mineral zenginliği, giderek büyük dünya güçlerinin dikkatini çekiyor.
Bu minerallerin küresel tedarik zincirinde tartışmasız lider olan Çin, dünyanın en önemli 50 mineralinden yaklaşık 30'unu kontrol ediyor. Sınırları içerisinde madencilikle sınırlı kalmayıp dünyanın dört bir yanından maden ithal ederek rafine ediyor ve elektronik ürünler ile pil üretiminde kullanıyor. Ülkenin son dönemde germanyum ve galyum gibi bazı nadir minerallerin ihracatına kısıtlamalar getirmesi, küresel emtia piyasasının dinamiklerini daha da karmaşık hale getirdi.
Kaynakların tükendiği diğer madencilik bölgelerinin aksine Afrika, dünyadaki stratejik mineral rezervlerinin neredeyse üçte birini elinde tutuyor. Dünyanın en büyük manganez üreticisi olan Güney Afrika ve küresel kobalt üretiminin %73'ünü gerçekleştiren Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkeler bu dinamiğin merkezinde yer alıyor. Bu mineraller, pil, elektrikli araç ve temiz enerji teknolojilerinin üretiminde önemli rol oynuyor ve bu durum, talebin arttığı Afrika'nın küresel ekonomideki artan önemini açıklıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, elektrikli araç sektöründeki hızlı büyüme ve yenilenebilir enerji sayesinde bu minerallere olan talebin 2040 yılına kadar iki katına çıkması bekleniyor. Ancak Afrika, zengin kaynaklarına rağmen hâlâ maden arama sektörüne çok az yatırım çekiyor ve bu sektördeki küresel yatırımın yalnızca %15'ini alıyor.
Bu durum karşısında bazı Afrika ülkeleri, kendi mineral kaynakları üzerindeki egemenliklerini güçlendirmeye yönelik önlemler almaya başlıyor. Zambiya ve Fas gibi ülkeler, yerli üretimi teşvik ederek yerli şirketleri geliştirmek ve minerallerinin katma değerini artırmak için çalışıyorlar. Örneğin, Mali'de devasa lityum rezervlerinin keşfedilmesi, Afrika'nın yakın gelecekte bu stratejik mineralin önemli bir tedarikçisi olma fırsatı sunuyor.
Batılı ülkeler çevresel ve sosyal kaygılarla madencilik yatırımlarını azaltırken, Çin ve Brezilya şirketleri Afrika'daki madenlerin mülkiyeti için rekabet ediyor. Bu durum, söz konusu ülkelerin Afrika madencilik sektöründeki artan etkisinin kanıtıdır. Böylece, dünyanın dördüncü büyük madencilik şirketi olan Brezilya'nın Vale'si önemli bir büyüme kaydederken, Çin artık dünyanın en büyük 50 madencilik şirketinin yaklaşık 10'una hakim durumda.
Uluslararası rekabet ortamı, lojistik altyapı yatırımlarına da yansıyor. DP World gibi şirketler, Afrika minerallerinin ihracatını kolaylaştırmak için limanlar ve ulaşım yolları geliştiriyor. ABD hükümeti ise Angola'da bakır ve kobalt taşımacılığını sağlayan demir yolu hatlarının modernizasyonu gibi büyük projeleri finanse ediyor ve bu durum küresel tedarik zincirleri üzerindeki jeopolitik rekabeti gözler önüne seriyor.
Zengin mineral kaynaklarına sahip Afrika, enerji ve dijital dönüşüm için ihtiyaç duyulan hammaddelere yönelik küresel rekabette önemli bir rol oynamaya devam edecek. Bazı ülkelerin egemenliklerini güçlendirme yönündeki çabaları artmasına rağmen, ister Çinli ister Batılı olsun, yabancı güçlerin hakimiyeti kıtanın endüstriyel geleceğinde önemli bir faktör olmaya devam edecek.
Yorumlar (0)