- 14:00Google yeni yapay zeka modellerini tanıttı
- 13:13Kanada Göçmenlik Bakanı Rachel Bendayan: Göçmenlik bakanlığının başında Fas kökenli bir Kanadalı var
- 12:35Dışişleri Bakanlığı: Suriye Kürtlerine haklarının verilmesi Türkiye için büyük önem taşıyor.
- 11:55BM Güvenlik Konseyi, Suriye'nin batısında sivillere yönelik katliamları kınadı
- 11:20Fas ve Sahra: Yakalanması gereken tarihi bir fırsat
- 10:45Avrupa Birliği, Fas'tan ithal edilen alüminyum jantlara anti-damping vergisi uyguladı
- 10:15ABD yetkilileri, bazı Arap ülkelerinden vatandaşların ülkeye girişini kısıtlamayı düşünüyor
- 09:41Fas'ın katılımıyla Meksika'da Parlamentolararası Birlik Kadın Parlamenterler Dünya Kongresi'nin açılışı
- 09:10ABD Dışişleri Bakanı, Güney Afrika'nın Washington Büyükelçisi'nin istenmeyen bir kişi olarak görüldüğünü belirterek sınır dışı edileceğini duyurdu.
Facebook’ta Bizi Takip Edin
Afrika, stratejik mineraller için küresel rekabetin merkezinde
Afrika, enerji ve dijital dönüşüm teknolojilerinin geliştirilmesi açısından hayati önem taşıyan stratejik mineraller için küresel rekabetin merkezi haline geliyor. Kıtanın özellikle pil üretimi ve yenilenebilir enerji sektöründe ihtiyaç duyulan lityum, kobalt ve diğer mineraller bakımından sahip olduğu mineral zenginliği, giderek büyük dünya güçlerinin dikkatini çekiyor.
Bu minerallerin küresel tedarik zincirinde tartışmasız lider olan Çin, dünyanın en önemli 50 mineralinden yaklaşık 30'unu kontrol ediyor. Sınırları içerisinde madencilikle sınırlı kalmayıp dünyanın dört bir yanından maden ithal ederek rafine ediyor ve elektronik ürünler ile pil üretiminde kullanıyor. Ülkenin son dönemde germanyum ve galyum gibi bazı nadir minerallerin ihracatına kısıtlamalar getirmesi, küresel emtia piyasasının dinamiklerini daha da karmaşık hale getirdi.
Kaynakların tükendiği diğer madencilik bölgelerinin aksine Afrika, dünyadaki stratejik mineral rezervlerinin neredeyse üçte birini elinde tutuyor. Dünyanın en büyük manganez üreticisi olan Güney Afrika ve küresel kobalt üretiminin %73'ünü gerçekleştiren Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkeler bu dinamiğin merkezinde yer alıyor. Bu mineraller, pil, elektrikli araç ve temiz enerji teknolojilerinin üretiminde önemli rol oynuyor ve bu durum, talebin arttığı Afrika'nın küresel ekonomideki artan önemini açıklıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, elektrikli araç sektöründeki hızlı büyüme ve yenilenebilir enerji sayesinde bu minerallere olan talebin 2040 yılına kadar iki katına çıkması bekleniyor. Ancak Afrika, zengin kaynaklarına rağmen hâlâ maden arama sektörüne çok az yatırım çekiyor ve bu sektördeki küresel yatırımın yalnızca %15'ini alıyor.
Bu durum karşısında bazı Afrika ülkeleri, kendi mineral kaynakları üzerindeki egemenliklerini güçlendirmeye yönelik önlemler almaya başlıyor. Zambiya ve Fas gibi ülkeler, yerli üretimi teşvik ederek yerli şirketleri geliştirmek ve minerallerinin katma değerini artırmak için çalışıyorlar. Örneğin, Mali'de devasa lityum rezervlerinin keşfedilmesi, Afrika'nın yakın gelecekte bu stratejik mineralin önemli bir tedarikçisi olma fırsatı sunuyor.
Batılı ülkeler çevresel ve sosyal kaygılarla madencilik yatırımlarını azaltırken, Çin ve Brezilya şirketleri Afrika'daki madenlerin mülkiyeti için rekabet ediyor. Bu durum, söz konusu ülkelerin Afrika madencilik sektöründeki artan etkisinin kanıtıdır. Böylece, dünyanın dördüncü büyük madencilik şirketi olan Brezilya'nın Vale'si önemli bir büyüme kaydederken, Çin artık dünyanın en büyük 50 madencilik şirketinin yaklaşık 10'una hakim durumda.
Uluslararası rekabet ortamı, lojistik altyapı yatırımlarına da yansıyor. DP World gibi şirketler, Afrika minerallerinin ihracatını kolaylaştırmak için limanlar ve ulaşım yolları geliştiriyor. ABD hükümeti ise Angola'da bakır ve kobalt taşımacılığını sağlayan demir yolu hatlarının modernizasyonu gibi büyük projeleri finanse ediyor ve bu durum küresel tedarik zincirleri üzerindeki jeopolitik rekabeti gözler önüne seriyor.
Zengin mineral kaynaklarına sahip Afrika, enerji ve dijital dönüşüm için ihtiyaç duyulan hammaddelere yönelik küresel rekabette önemli bir rol oynamaya devam edecek. Bazı ülkelerin egemenliklerini güçlendirme yönündeki çabaları artmasına rağmen, ister Çinli ister Batılı olsun, yabancı güçlerin hakimiyeti kıtanın endüstriyel geleceğinde önemli bir faktör olmaya devam edecek.
Yorumlar (0)