- 17:00Yahoo, kullanıcı deneyimini geliştirmek için yapay zekayla desteklenen yeni mesajlaşma uygulamasını başlatıyor
- 16:30İslam alimleri uluslararası forum için Türkiye'nin Gaziantep'inde bir araya geldi
- 16:20Petrol, Ukrayna'daki çatışmaların yoğunlaşmasıyla yükseldi
- 16:00Önemli olaylar: Fas'ın çekiciliği için stratejik bir kaldıraç
- 15:10Türk "Akıncı" uçağı, Fas'ın askeri yeteneklerinde "niteliksel bir ilerleme" oluşturuyor
- 14:35Wi-Fi 8: Yeni Özellikler Daha Hızlı, Daha Kararlı İnternet Bağlantısı Sağlıyor
- 14:05Çalışma, ChatGPT'nin tıbbi durumların teşhisinde doktorlardan daha iyi performans gösterdiğini gösteriyor.
- 13:30Fas, F-16 uçakları için görev planlama sistemlerini desteklemek üzere ABD Savunma Bakanlığı ile sözleşme imzaladı
- 13:05Danimarkalı Green Energy şirketi, Fas'ta yenilenebilir enerji yatırımları kapsamında Dakhla'da bir ofis açtı
Facebook’ta Bizi Takip Edin
Modern Medyanın Kayıtsızlığı: Rutine İndirilen İnsanlık Trajedileri
Modern Medyanın Kayıtsızlığı: Rutine İndirilen İnsanlık Trajedileri
Amansız 24 saatlik haber döngüsüyle küresel medya ortamı, hayal edilemez vahşetleri duyarsızlaştırılmış günlük olaylara dönüştürdü. Savaşlar, katliamlar ve felaketler rutin haberlere sıkıştırıldıkça, insan acısı giderek geçici manşetlere indirgeniyor.
Sabah kahvemden yudumlarken, günün haber gündemini hazırlamaya başladım. Rahatsız edici bir refleks fark ettim: Savaş, toplu katliam ve doğal afet haberlerini soğuk bir kopuşla haber listesine eklemek. Hem kamuoyunda hem de gazetecilerde yerleşik olan bu çarpıcı duyarsızlık, günümüz medya ortamının bir yan ürünüdür.
Gazetecilik yapan bizler için, sürekli bilgi akışı bu olayların büyüklüğünü işlemeyi zorlaştırıyor. Bir trajediyi bildirmeye hazırlanırken, bir diğeri dikkatimizi bekliyor. Bu amansız hız, etrafımızdaki acı ve dehşete karşı rahatsız edici bir duyarsızlık yaratıyor. Peki, dünya İsrail'in Filistinlilere karşı devam eden eylemlerini ne zaman rutin olarak görmeye başladı?
7 Ekim'den bu yana İsrail, Filistin halkına yönelik saldırılarını artırdı. Devam eden cinayetlere rağmen, ilk şok etkisi geçti ve günlük ölüm raporları artık aynı acil tepkileri yansıtmıyor. İsrail'in Filistinlilere yönelik hedef alması artık birinci sayfa haberi değil; arka planda kayboldu, manşetlerin monoton akışına karıştı. Medya ve dolayısıyla toplum, insan acısına karşı kayıtsız mı kaldı?
Günümüzde, "34 Filistinli öldürüldü" gibi manşetlerin hava durumu tahminleriyle aynı duyarsızlıkla sunulması alışılmadık bir durum değil. Bu trajedilerin normalleşmesi derinden rahatsız edici. Bu kayıtsızlık Filistin'in ötesine uzanıyor. Gündemime tereddüt etmeden eklediğim şu son haberleri düşünün:
- Güney Lübnan'daki saldırı: 9 ölü
- İran'daki kömür madeni patlaması: 50 ölü
- Myanmar'daki tayfun felaketi: 113 ölü, 64 kayıp
- Hindistan'da akut ensefalit salgını: 153 vaka, 66 ölüm
- Nepal'deki sel: 200'den fazla ölü
- Afganistan'daki kıtlık: Aileler kızlarını satıyor
Artık bu sayılara şaşırmıyoruz. Kaç kişinin hayatını kaybettiğini sorgulamak yerine, hangi trajedinin manşetlere çıkacağını merak ediyoruz. İnsan acısı o kadar rutin hale geldi ki medya bunu saatler içinde tüketip bir kenara atıyor. Bir zamanlar manşet haberi olan ücra bir köyde genç bir kızın vahşice öldürülmesi, kısa sürede bir ünlü skandalı lehine unutuluyor.
Örneğin, İstanbul'daki son vahşi cinayetleri ele alalım. Beş yıldır İkbal adında bir kıza takıntılı olan 19 yaşındaki bir adam, İkbal'in kafasını kesip ailesine sunmadan önce hem kızı hem de Ayşegül adında başka bir kadını öldürdü. Daha sonra şehir duvarlarından atlayarak kendi hayatına son verdi. Bu korkunç olay ülkeyi sarstı, ancak birkaç gün içinde haber döngüsünden kaybolacak, yerini bir sonraki vahşete bırakacak bir hikaye.
Medya, insan acısını sadece sayılara indirgedi, ölümleri ve felaketleri soğuk istatistiklerle sundu. Trajediler soyut figürler olarak ele alındığında, empati kapasitemizi kaybediyoruz. Örneğin, devam eden İsrail-Filistin çatışması, insan trajedisinin anlatısını soyup çıkaran sonsuz bir şiddet döngüsü olarak sunuluyor. Şiddetin normalleştirilmesi duyarlılığımızı köreltiyor ve küresel eylemsizliğe yol açıyor.
Bu, insanlık için yeni norm mu?
Medya, pasif bir gözlemci olmaktan çok, toplumun algılarını aktif olarak şekillendiriyor. Gazetecilik olayların hızına ayak uydurmak zorunda olsa da, sürekli ölüm ve acı haberlerinin anlamsızlaşmasına izin veremeyiz. Her ölüm bir trajedidir, ancak günümüz medyası bunları rutin olarak ele alıyor ve insan hayatlarını geçici haber öğelerine indirgiyor.
Bir zamanlar iktidarı sorumlu tutmayı vaat eden yeni medya teknolojileri, bunun yerine algıyı yönetmek için araçlar haline geldi. Sesleri yükseltmeyi amaçlayan sosyal medya gibi platformlar, artık toplu katliam haberlerini algoritmaların altına gömüyor. Filistinli ölümlerine yönelik küresel öfke, bitmek bilmeyen kaydırmalarla seyreltilmiş, rekabet eden içerik denizinde kayboluyor.
Masum Filistinlilerin öldürüldüğüne dair günlük haberlere rağmen, medya kapsamı kimin daha fazla acı çektiğini tartışmaya devam ediyor ve asıl meseleyi tamamen kaçırıyor. Filistin çatışması sıradan bir haber hikayesi değil; derin bir insanlık trajedisi. Ancak, bu haberlerin tekrarı savaşın normalleşmesine, kabul edilemez olanın kabul edilmesine yol açtı.
Haber akışlarında kaydırmaya devam ettikçe, toplu vahşetin korkunç gerçekliği, bir sonraki gönderiye ulaşma hızımız kadar önemsiz hale geldi. Medyanın insan acısını duyarsızlaştırması, zamanımızın en büyük trajedilerinden biridir.